İKİ KERE GAZİ

Emperyalizminin yerli işbirlikçisi,

Çakma tarihçi;

Malum gazetesinde yazıyor.

” Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen bir kanunla Mustafa Kemal Paşa’ya mareşal rütbesi ve gazilik unvanı verildi.

Diyorlar ki, bunu kendisi istedi;

Amacı tuğraya yazdırmak ve esasen padişah olmaktı. “

Atatürk’ün amacı padişah olmakmış !!!

Türk milletinin egemenliğine zorla ve

600 yıl boyunca el koyan,

Osmanlı hanedanını,

Kendi elleri ile yıkan;

Saltanatın kaldırılması esnasında,

İşi komisyondan komisyona havale edip;

Sulandırmaya çalışan meclisteki saltanatçılara :

“Burada toplananlar,

Meclis ve herkes meseleyi tabiî olarak karşılarsa, sanırım ki uygun olur.

Aksi takdirde, yine gerçek, usulüne uygun olarak ifade edilecektir.

Fakat, belki de bazı kafalar kesilecektir.”

diyerek,

Türk devrimini ortaya koyan Atatürk’ün amacı

Gerçekte padişah olmakmış …

Oysa, bu kişi gayet iyi bilir ki,

Başta yol arkadaşları olmak üzere kendisine;

“Aman saltanatı kaldırma paşam, sen gel padişah ol”

diyen çok olmuştur.

Durduk yere insan bunları yazmaz ki.

Azınca Atatürk alerjisi,

Yada birilerine,

Kendine tahsis edilen köşesinden yaranmak gayreti ile belki de

Habis fikirleri üretmeye devam ediyor çakma tarihçi :

“Savaşta yaralanmadığına göre,

Olsa olsa bu unvan tüm hizmetlerinden dolayı verilmiştir“

Kolay değil, işi gerçekten zor.

Saçmalamanın da bir sınırı var çünkü,

Mareşalliğe laf edemiyor.

Ne diyebilir ki ?

Sakarya bu, ölüm kalım savaşı.

Mustafa Kemal,

Savaşın galip komutanı …

Gazi paşa kaybetseydi mesela, n

Ne yaşanırdı ?

Düşünmeden edemiyor insan…

Ballı börek hayatıyla bu kişi,

Malum mütedeyyin köşesi yerine,

Yoksa,

Bir Atina gazetesini mi bağlardı ?

Bıyık altından yazmaya devam ediyor,

“Atatürk savaşın içinde değil savaşa giderken yaranmış.”

Sayılmazmış -mış.

Mızıkçılık yapanlar için söyleyelim,

Sayamadıkları ikincisidir.

İlki,

Tam da sizin istediğiniz gibi cephededir.

Yıl 1911 daha 30 yaşında.

İstanbul’da Genelkurmay 1. şubeye atanmış,

Askerin siyaset yapmasına karşı olduğu için kızağa alınmıştır.

Birileri değerini anlamış,

O’nu,

Daha o tarihte bitirmeye çalışmışlardır.

Bu genç subaya ilgiyi esirgemeyenler,

Trablus’ta önlem almak bir yana,

Osmanlı askerlerini Yemen’e, mühimmatı da İstanbul’a gönderdiler.

Ve işgal edildi Trablus,

Vatan toprağı dedikleri yere koştular,

Mustafa Kemal, Enver ve Fuat Bulca, Nuri Conker …

13 günlük deniz yolu,

Ardından tren ve deve kervanları ile süren;

Toplamda bir ayı aşan,

Kar ve şiddetli soğuk altında meşakkatli bir yolculuk.

Trablusgarp’ı topraklarına kattığını açıklayan İtalya aralarında,

Derne komutanı Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal’in de bulunduğu;

“Genç subayların” yönettiği direnişi buldu.

İşte ilk kez orada gazi oldu,

Mustafa Kemal.

04 Ocak 1912 günü başladı muharebeler …

Atatürk’ü gazi saymayan bozuk zihniyete söyleyelim,

Cephede iken bomba ile yaralandı.

Sol gözünden kan geldi ve görmesi zayıfladı.

Mustafa Kemal bu,

Tam iyileşmeden askeri hastaneden çıktı.

Bir, bir buçuk ay kadar sonra,

O günkü muharebeler geceye kaymıştı ki

İyileşmemiş yaralı gözü, soğuğa maruz kaldı.

Yorgunluk ve açlık eklenince,

Rahatsızlığı tekrarladı.

Uzun süre yataktan kalkamadı.

Görmesi eskisinden daha fazla kayboldu.

Doktorların “Mısır’a gitmesi gerektiğini söylediler,

Razı olmadı Atatürk.

Bir daha,

Gözünün düzeleceğine de inanmadı (*)

Bir çok isim yakıştırıldı ona,

Anafartalar kahramanı, Reis, Başkomutan,

Müşir, Ebedi Şef, Cumhurreisi,

Başöğretmen, Münci ve diğerleri…

En çok Kemal adını,

Gazi unvanını ve Atatürk soyadını sevdi.

O, Gazi Kemal Atatürk’tür …

(*) Mustafa Kemal, Abdülkerim Paşa’ya yazdığı mektupta

“ 3-4 Kanun-i Sani ( ocak ) muharebe gecesi ve günü zaten mustarip görünen sol gözümden kan ve ruiyetimde zulmet ( görmede eksiklik ) hasıl oldu. Izdırabım derecesi ifai vazifeye mani ( görevini yapmaya engel ) oldu. Hilal-i Ahmer Hastanesine yattım. Bir ay tedaviden sonra ruiyet tamamen iade edilmemiş olduğu halde hastaneden çıktım”

diye bildirdi.

Av. Cemil ÖZ – KEMALİST TV

Ağustos 28, 2022